bugün

entry'ler (122)

uygunsuz biri

nickaltında bununla birlikte 23 entry olacak yazar. bu yüzden bıraktım ben sözlükleri. şu herifle çay içebilmek bile ayrıcalık olurdu.

uludağ sözlük yazarlarının twitter sayfaları

öyle çok şey yapmayın.

https://twitter.com/muslukbasi

muslukbasi

burada yazdıklarımın bir kısmını aldım, sildim. silmeye de devam ediyorum. uzunca sebeplerle gidişimi yazmayı uygun bulmuyorum. zaman zaman eski entrylere denk gelir, onları okur hüzünlenirdim. komik şeylerde olsa hüzünlenirdim. eski içinde hep bir miktar hüzün barındırır. sonra bu yazıların sahiplerini aradığımda yıllar önce sözlüğe yazmayı bıraktıklarını görürdüm. içlerinden bazıları sözlükte artık yazmayacağını söylemiş olurdu. bazıları hiçbir şey yazmadan çekmiş gitmiş... işte o çekip gidenler için hikayeler yazardım kendi kendime. şifresini unutmuş, ekşi sözlüğe gitmiş, trafik kazasında ölmüş... şaka değil, gerçekten uydururdum. yazı her an duygusallaşacak gibi. derhal son vermeliyim. burada çok güzel insanlarla tanıştım. kimsenin nickini yazıp başka birini eksik tutmak istemiyorum. bunları yazarken amacım yıllar sonra biri benim bir entryme denk gelir de 'kim lan bu nerede?' der belki. eski arkadaşlar falan da vardı. neyse. twitter adresimi yazacaktım ama gerek yok. buradan şey yaparsınız. belki sonra yine buluşuruz sözlük. eyvallah.

uludağ gazoz

sözlükte yeni bir uygulama. karıştır butonu bir nevi. sanırım sol framenin gazını aldığı için gazoz ismi verilmiş.

villadan şehit cenazesi çıkmaması

villadan da şehit çıksa ateşi sönecek insan beyanatı.

bu ülkenin ölüm skalasını değiştirip villadan çıkan şehit sayısıyla apartmandan çıkan şehit sayısını eşitleyince ne olacak? tamam, burada bir haksızlık var, ama öyle bir yazılmış ki; üç beş villadan şehit ailesi görüntüsü alınsa ana haber bültenlerine, olay çözülecek sanki.

fakir ölüyor zengin de ölsün diye mi yaklaşacağız olaya? fakir de ölmesin zengin de.

not: apartman insanıyım.

itü sözlük

biz de oraya kaçtık. bir süre sonra iplenmeyecek bir veda yazısı yazarız muhtemelen.

komşularını rahatsız eden öğrenci evi

emlakçı: süper ev.
alıcı: değil.
emlakçı: neden?
alıcı: rahatsız eder bu ev.
emlakçı: nasıl olur beyefendi. tuğla nasıl laf atsın. demir, çimento... laf atmak...
alıcı: yüksek sesle müzik dinler bu.
emlakçı: saçını uzatıp küpe de takar mı?
alıcı: takar.
emlakçı: peki.

çok kötü bir evdir.

sözlüğe aylar sonra böyle bir entry girdiğim için kendimden utanıyorum. ama enter tuşuna basınca geçer herhalde utancım.

edit: geçti.

murphy kanunlarını bilmeyen kız

(bkz: kızdır o olay değildir)

ben bu yazıyı sana yazdım

merhaba, çok yorgunum ve senin nasıl olduğunu merak etmiyorum.

bir avuç kelimeyi, virgüle, boğasım, var, her, cümle kuruşta, elimi, tuşa her vuruşta, yeniden nefes alasım var. orayı sevmedim, burayı pek özlemedim. yani ben ne orada, ne de burada pek mutlu olamadım. sen sormadan ben söyleyeyim: hiç çatışmadım. aslında bu konu hakkında konuşmak istemiyorum.

belki de depresyona falan girdim. bu konu hakkında da konuşmak istemiyorum.
döneli neredeyse bir hafta oldu sözlüğe hiç yazmadım. bu konu hakkında belki sonra konuşurum.

galiba şu an tüm konular hakkındaki fikrim bu konu hakkında konuşmak istemiyorumla sınırlı. ve yine galiba bu şekilde düşünmemin sebebi; hiçbir konunun hakkını veremeyecek durumda olduğumu düşünmem.normalde ben burada edebli ya da edepsiz cehaletimin edebiyat ürünlerini yeni yeni terlemeye başlamış bir at gibi koştururdum. gidip nal bakayım, olmadı atı vurayım.

bu kalsın böyle. ben bu yazıyı sana konuşmak istemedim belki de.

türkiye nin suriye ye girmesi

bazılarının sonucunu düşünmeden arzuladığı giriş girişimidir.

öncelikle bu yönde düşünen sevgili klavyeşör arkadaşlarıma seslenmek istiyorum: siz mi gireceksiniz la suriye'ye? megabiteniz yetiyor mu? ekran çözünürlüğünüz suriyenin tepelerini ve çöllerini görmek için yeterli mi?

gidin bilgisayar oyunu oynayın, ölünce yeniden başlayabiliyorsun onda. hatta strateji oyunu oynayın kanımca. rusya var, çin var, ıran var, amerika var, varoğlu var. bu iş bara damsız girmeye benzemez. sen "bi arkadaşa bakıp çıkacağım" der girersin, fonda yalın'ın 'bi bakmışın ben yokmuşum' sarkisi çalıyor, üstelik amerika armağan etmiş bize bu şarkıyı. bu emperyal güneş batımında şarkı söyleyerek batıya doğru yol alan red kit gibi olay mahallini terk ederken, biz elimizde bezle sizin gibi şakirlerin halıdaki pisliğini temizlemekle uğraşırız.

orada bir insanlık suçu işleniyor, orada kıyım yapılıyor ve insanın içi acıyor. tepkimizi ortaya koyalım ama dünyayı ve memleketi de düşünelim. sıcak oturma odalarimizda savaşçılık oynamayalım. son bir şey daha; klavye, monitör ve hele avuç içinde terlettiğin mause henüz ateşli silah sınıfında değil.

türkiye büyük bir ülke, allah'a şükürler olsun, ama o kadar değil.

iki kürdün üçüncü kişi yanında kürtçe konuşması

kafa karistirmamasi gerekendir.

iki güzel kızla şahane kahvelerin olduğu şahane bir mekandaki normal bir masada sohbet ediyorduk. ıngilizce öğretmenliği öğrencisi iki kızdan biri, diğerine ıngilizce bir şeyler söyledi. diğeri türkçe "saçmalama" diyerek cevap verdi. sonra diğeri hızla bir şeyler söyledi yine ıngiliz diliyle. bu defa az evvel türkçe cevap veren kız da ıngilizce bir cümle kurdu. masadan kalktım, ikisi birden yüzüme baktı ıngiliz vari şaşkın gözlerle. " eğer yanımda redhouse sözlük olsaydı masaya firlatirdim " dedim ve terk ettim olay mahallini.

demem o ki kürt kardeşim bunun kürtçeyle ya da ingilizceyle ilgisi yok.

edit: 3. kişi kürtçe biliyorsa sorun olmayandır. bilmiyorsa ayıp olandır.

muslukbasi

kendi nickaltına 3. entryi utanmadan, sıkılmadan giren yazar. troll mü lan yoksa bu?

burası kızıltepe.

et-balık kurumunun terör olayları sebebiyle terk ettiği binalar kışla haline getirilmiş. tavan yüksekliği en az 5 metre. soğuk hava depolarının dev kapıları hala duruyor. koridorların ortalarında mazgallar var. akan kanı ve suyu tahliye etmek için olsa gerek. aradan geçen 18 yılda çeşitli değişiklikler yapılsa da bir mezbahanede ya da soğuk hava deposunda yaşamak ürkütücü.

mardin(eski mardin) harika bir yer. tarihi doku bozulmuş diyemem, ama dokuya dokunulmadığını da söyleyemem. diyarbakır tarafından şehre girerken yeni mardin'in yüksek katlı binalar eşliğinde yükselişini görebilirsiniz. kürtçe daha baskın olmakla birlikte, sokakta arapça ve türkçe konuşulan üç hakim dil. halk yardım sever ve sıcak kanlı. bunun parayla ilgisinin olup olmadığını çözebilecek kadar süre geçirmedim sokaklarında o ayrı mesele. taylan, babası ve eski bir asker olan eniştesiyle birlikte girdik kışlaya. nizamiye kapısının hemen yanındaki bankamatiklerin önüne örülmüş kalınca duvar sanki şöyle söylüyordu; burası güneydoğu, hani şu haberlere çıkan. evet, o duvar tsk personelinin bankamatikten para çekerken vurulmaması için inşa edilmiş.

tamamı uzman askerlerden oluşan özel harekatçılar, aylar süren görevlere çıkan komando birlikleri hep aynı şeyi sokuşturuyorlar insanın gözüne: burası güneydoğu, hani haberlere çıkan.

yemekhane berbat durumda. bize neden tetanoz aşısı yaptıklarını daha iyi anladım. paslı zemine konulan bardaklar, ve dahası. banyo koğuşlardan ayrı bir alanda. benim gibi biri için burada duş almak sadece hayal. bir an evvvel dağıtım yapıldığım ilçeye gitmek istiyorum. yazarken dikkatli olmak zorundayım. o yüzden izlenimlerimi aktarırken yoğun filtrasyon uyguluyorum.

ilk kura çekimine göre mardin il merkezinde görev yapmam gerekiyordu. her meslekten bir kişi il merkezine gönderilecekti. 76 kişilik gruptaki tek çevre mühendisi olduğum için görev yerim il merkeziydi. sonra albay bunun haksızlık olduğunu düşündüğü için kura iptal edildi. tek isteğim yeni kurada kardeşim taylan'la aynı yeri çekmekti, olmadı. o gideli üç gün oldu. kendimi kimsesiz ve erken hissedilmiş hissediyorum. içimdeki çocuğa sarılacak oluyorum " ben büyüdüm artık abi, sen de büyü" diyor. (bu sözlüğü sevmemin sebebi iş bu. son iki cümlede şahane bir sezen aksu şarkısına gönderme yaptığımı anlayacak insanların yazdıklarımı okumaları beni çok mutlu ediyor)

orada internet kafe yokmuş. bir daha ne zaman bilgisayar monitörü görebilirim bilmiyorum. ayrıca bu ilin tamamında çarşı izni yokmuş. bunların ne kadar üzücü olduğunu anlatamam. haftada bir gün de olsa sivil kıyafetler giyip sivil yüzler görmek çok güzeldi.

sözlüğün mobil uygulamasından ne kadar istifade edebilirim bilmiyorum ama bana yazın kardeşlerim. size cevap yazabilir miyim bilmiyorum ama bana mesaj atın. allah'a emanet olun.

asker arkadaşından ayrılmak

insanı perişan eden duygulardandır.

dün, 40 gündür birlikte yatıp kalktığım, yiyip içtiğim kardeşim taylan'dan ayrıldım. eşekten düşenin halinden kader ortağı anlarmış. ey eşekten düşenler; zemin sertti ve eşek bir hayli yüksekti. asker arkadaşından ayrılmak ne zormuş.

kardeşim, dün sen gittikten sonra kızıltepe aniden soğudu. okuyan yalan sanır ama gerçekten soğudu ve bu asla meteorolojik bir olay değildi. birden bire "derik askerleri valizlerini hazırla! konvoyun geldi, koş koş!" diye bağırdılar ya hani, içim burkuldu lan. sarılamadık bile. sizi gruptan ayırdıklarında göz göze geldiğimiz an, o zaman, of aman... yandım ulan.

sizin aracın kalkacağı yere tesadüfen geldik kardeşim. bir uzman çavuş beni ve 9 askeri alıp 3 römork çakıl döktürdü. o gece beni oraya götüren uzman çavuşa çok duua ettim. bilirsin normalde küfür etmem gerekirdi. seninle sarılıp vedalaşmama vesile oldu ya; on römork daha taşımaya razıydım. allah kısmet ederse, yine burada kızıltepe'de görüşmek üzere. allah'a emanet ol kardeşim.

kısa dönem askerlik

uzun dönemlerin sevmediği askerlik türü.

kendi kendinin kulağına şöyle fısıldadı: "bu çok saçma. ben kimseye çuval demiyorum, ama onlar bana poşet diyor."

muslukbasi

kot pantolon giyebilmenin kıymeti harbiyesini anlayan yazar.

bugün yemin ettik ve komutanların deyimiyle asker olduk. kot pantolon konusuna gelince; efendim malumunuz asker kamuflaj dediğimiz üniforma giyer. gece giyer, gündüz giyer. sabah kalkar bir daha giyer. bir süre sonra kendisi gibi kamuflaj giyen 3000 herifi görür ve birey olmaktan çıkıp koyun olur. işbu üniformadan bıkmak için 12 gün gibi kısa bir süre yeterli olur. çok afedersiziniz "anasını sikicem heee" dersiniz.

yemin töreninden sonra sivil eşyalarımızın bulunduğu valizliği açtılar. koğuş o an, bayramlıklarını giyen 7-12 yaş aralığı insan toplama merkezi gibiydi. kot pantolonumu giydim, allah'ım ne mutluluk! kamuflajdan kurtuldum. allah'ım neler oluyor?! ayrıca kilo vermişim. sigarayı da azalttım. iyi be. hmm sonra g 3 piyade tüfeğiyle atış yaptım ben sözlük. tugay komutanı g 3 için şöyle diyor: "elinizdeki dosta güven, düşmana korku salan g 3 piyade tüfeği." birçok arkadaşın tüfeği tutukluk yapıyor ama olsun. silahın yüzü çok soğuk. kendi de öyle, sevmedim ben. koğuşta çok değişik tipler var. onu belki sonra anlatırım.

bizim birliktekilerin tamamı kısa dönem acemi asker. onlardan beş tanesiyle çarşıya çıkıp yemek yedik. şimdi internet kafedeyiz. okumak yetmiyor bi de sözlük. mesela hiçbir adama maşrapaya işememesi için verilecek eğitim yok. üniversite mezunu olmasa ne olur o ayrı. "ahmet türkmen 2010-2011 eğitim yılında marşapaya işemeyerek bu belgeyi almaya hak kazanmıştır. ayrıca kendisini mimar kıldık." ben böyle bir diploma görmedim, sen de görmedin biliyorum. göz sürekli saatte. söylecek söz çoktu vakit yok. ben yine yazarım sana.

muslukbasi

askerdir kendisi.

selam olsun sana sözlük ben gideroğlu. seninle güzel zamanlarımız oldu. hiç tanıyamayacağım çok şahane insanları tanıma fırsatı verdin bana, eyvallah. bazen sinirlendiğim de oldu ama ayrılığımız sırasında seni güzel anacağıma eminim. insan sevdiğini iyi anımsarmış, sonra gülümsermiş, belki biraz ağlarmış falan filan.

olayı ajite etmeden askerlik konusunda bir kaç şey söyleyeyim:

vatan borcu, namus borcu. borcu sevmiyorum, lakin bayıla bayıla gitmiyorum. evet, belki birliğe teslim olunmaz katılınır. ama kimse hayatının baharında, sonbaharında, ya da yaza çalan bir anında, hatta ve hatta kışında dahi evinden barkından, eşinden, eşsizinden, dostundan ya da arkadaşından ayrılmak istemez. bilmiyorum siz dört nala mı gittiniz ama... neyse ferhan abi anlatsın:

http://www.facebook.com/v...deo.php?v=104604186223154

eminim; linkini verdiğim videonun başında ve sonunda çalan müzikten dolayı daha sonra utanacağım ama şimdi onu bulabildim.

bedelli konusuna gelince; kimse kusura bakmasın ama benim dün yaşadığım hadisenin bedelini ödeyebilecek herhangi bir gayri menkul yok. annemin askerliğimin esas kısmını mardin'de yapacağımı öğrendiği an döktüğü gözyaşları var ya hani, işte lidyalılar ona bedel olabilecek bir şey icat etmediler. yani hasretin, acının ve buna benzer bir çok insani duygunun euro, dolar, tl, kenya dinarı gibi para birimlerinde karşılığı yok. zaten bunu açıklayabilecek bir parite de yok. elbette memleketin her karışı kutsaldır. hatta şirin ve mardin barındırdığı etnik ve dini gruplardan ötürü daha bir kutsaldır. ama annem bunu pek anlamıyor. diziler falan çekiliyor diyorum umursamıyor. işinden gücünden sebep askere gidemeyip bedelli yapanlara hakkımı helal ediyorum. evlenip çoluğa çocuğa karışıp askere gidemeyenlere hakkımı helal ediyorum. ama 30*(yaş + bin lira)= bedelli diye düşünen zengin piçlerine helal etmiyorum.

van depreminde mağdur olan öğretmenlerden biri kaymakama şu sözlerlerle seslendi: "biz, güvenli olmayan binalarda eğitim veriyoruz. güvenli olmayan binalarda yaşıyoruz ama ölmek istemiyoruz. artık adımızın üst geçitlere, parklara, okullara verilmesini istemiyoruz." ne güzel anlattı kardeşim. insanın ölmemek hakkı yoktur. yani bana göre yoktur. çünkü ben allah'ın varlığına ve birliğine, kaza ve kaderin ondan geldiğine iman ediyorum. sadece çatlak bir binanın altında göz göre göre volta atmak istemiyorum o kadar. burada derin bir mesaj var. ben bile tam anlayamadım an itibarıyla ama sonra idrak ederim. orduyu ve askerleri seviyorum. kışla çok güzel, nöbet keyifli, ayrıca karavana çok zevkli hebebebe böö.

birçok insanla temas kurdum sözlük sayesinde. nicklerini tek tek yazmayı planlıyordum ama vakit dar. bu yüzden kimsenin nickini ayrıca yazmayacağım. nickaltıma yazan, yazmayan, mesaj vasıtasıyla temas kurduğum tüm yazar arkadaşlara ayrıca selam ederim. aynı yerde görev yapan bir arkadaşın söylediğine göre, acemi birliğindeyken internete girmem zor olurmuş. mümkün olduğunca yazmaya çalışacağım sözlük.

anlatacak çok şey var bebeğim.
ben, son entrysini 3 yıl önce girmiş witche şurada ağlayan (#13190098)
ben, mühendislik diplomasını nalbura asan adam başlığına boşalan,
ben, ağızda bakır tadı bırakan yazılarla bakır ve tadı hakkında en ufak bir fikir vermeyi vaadetmeyen,

bu ne be sözlük! sıkıldım. beni bununla hatırla;
http://www.youtube.com/watch?v=phngrn5p8do ehehehee.

bi' de bununla; http://www.youtube.com/watch?v=2z4m4lnjxky

ama en çok bununla; http://www.youtube.com/watch?v=eb5yi5r3p7c

gece yarısı radyoda çıkan, "ulan bunu unutmayayım da yarın bol bol dinleyeyim" deyip sonra unuttuğum şarkıları kardeşlerime armağan ediyorum. sıfır km ekşi sözlük hesabımı çaylak sırası bekleyen kardeşlerime hediye ediyorum. dolunay'da bir mezarlığa batıya bakacak şekilde... durun lan durun, siktredin batıyı doğuyu falan. internetin çektiği herhangi bir yerden gömün entryleri. ta ki şahane bir silik oluncaya kadar aynı işlemi ileri geri tekrar edin... ya da nutella'dan sandalyeler yapın. boş verin ibneleri. döndüğümde dolduracağım ilk başlık bu olsun; nutelladan sandalyeler yapmak.

öptüm gözünden.

343 dönem kısa dönem ve yedek subay adayları

kastamonu 2'nci j.eğt.tb.k.liği/gölköy
gölköy kastamonu

akabinde ve detayında mardin. aynısından bi tane daha varsa bana ulaşsın.

ağızda bakır tadı bırakan yazılar

9.yazı: kendi kendini aşık etmek, kendi kendini hasta etmek

güven, hayır hayır bir duygu olarak değil, bir insan olarak 1.89 boyunda, sarışın, mavi gözlü, yakışıklı bir kırıkkaleli olarak güven harmankaya. hayatında devlet yurdu görmemiş bir insansanız ve koridorda ivan dragon çakması bu herife sıklıkla üst kısmı çıplak, alt kısmı havluya sarılı şekilde hamama inerken denk geliyorsanız ürkersiniz. ben de öyle yaptım. geceleri uyuyamadığım için bizim kattaki koridorun pencere önünde otururdum bazen. tanıştık, sohbet ettik. hikayesini şöyle anlattı;

"şimdi ortaaam ben buraya geldiğimde çok neşeli bi insandım. ilk dönem sınıftan 3 kızla yiyiştim, çıktım. başka başka karılar da götürdüm. bi kız vardı ama sınıfta tamam mı, ben bundan hoşlanıyodum. gittim konuştum beni reddetti. bizim sınıftan birkaç kız bana, kız sana inanmıyo, gerçekten aşık olduğuna inanmasını sağla dedi. ben de nasıl inandırıcam dedim. üzülmüş gibi yap, yalandan tribe gir dediler. ben de tribe girdim 2 yıl önce. yalandan okula gittiğimde suratımı asıp moralim bozukmuş gibi duruyordum. bi zaman sonra kendimi kaptırdım. zaten içiyordum ama daha fazla içmeye başladım. olaylar kontrolden çıktı. sadece hoşlanırken bu defa aşk acısı çekmeye başlayan bi adam oldum. içki dozunu iyice arttırdım. hayatım alt üst oldu. arkadaş çevremi kaybettim. bu beni iyice hırçınlaştırdı. hırçınlaştıkça daha beter oldum. insanlarla konuşmamaya başladım. kendimi defalarca rezil ettim. deli damgası yedim. insanlar bana deli muamelesi yapmaya başlayınca ben de kendimi deli gibi hissetmeye başladım. 2 yıldır bütün ilişkilerimi bunun üstüne kurdum. git şimdi bizim fakülteye kime sorsan psikopat der benim için. bu saatten sonra olayları ya da insanların gözündeki durumumu değiştiremem. hem ben alıştım hem insanlar bu duruma. boşu boşuna şekil oldum kaldım. 2 yıldır girdiğim tripten çıkamadım."

her insan kendi kendinin delisidir.

ıyyyyy iğrenç butonuna basarken söylenen sözler

*ateist olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
*deist olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
*agnostik olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
*putperest olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
*müslüman olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
*hiristiyan olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
*yahudi olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.
*budist olabilirsin ama bu sana hakaret etme hakkı vermez, ıyyyyy iğrenç.

*forum mu lan burası? ıyyyyy iğrenç.
*al sepetten bir anketör daha, ıyyyyy iğrenç.

sekizinci nesil yazarların yazar olamaması

saçma bir iddia.

+ bizim takım sizin takımı yener oğlum.
- olabilir.
+ nasıl olur ya?
- futbol oyun kuralları içinde üstün oynayarak kazanabilir, dedim ya olabilir.
+ niye takımını desteklemiyorsun?
- maçlarına gidiyorum, bazen evden izliyorum. lisanslı ürünlerini alıyorum. sence destek olmamış sayılır mıyım?
+ böyle tartışılmıyo ki ama. q7'nin motoruna martı kaçmış bi kere hahahaha.
- anladım.
+ rengi bile yok takınızın.
- evet.
+ benim babam senin babanı döver.
- peki.
+ sekizinci nesiller mal.
- anlıyorum.